Kayıtlar

GÖÇ VE KURTULUŞ

Resim
Geçenlerde bir tarih kitabı okuyordum. 1. Balkan Savaşı'na geldiğimde aynı yerleri, altını çizerek ve tekrar tekrar okudum. 4 Balkan devletiyle yaptığımız savaşta yenik düşüyoruz. Trakya, Makedonya ve Arnavutluk, Osmanlı devletinden ayrılıyor. Bu sebeple de Balkanlar’dan Anadolu'ya zorunlu Türk göçleri başlıyor. “İşte!”  dedim. “Büyük dedelerimiz memleketten bu zamanlarda göçmüşler.”  Okullarda senelerdir bunları ders olarak işlemiştik ama tarih dersleri genelde ‘sıkıcı' geldiği için dikkatimizi vermemiştik... Bizi tanıyanlar bilir. Tatkavaklı’da Osmanlı mimarisi ile inşa edilmiş, dedelerimizden kalma bir evde otururduk yakın zamana kadar. Babaannem,  büyük dedelerimiz Balkanlardan göçtüklerinde, köyün en yeni evinin bu olduğunu ve hemen satın aldıklarını anlatırdı. Ve tabii ki hüzünlü göç hikâyelerini... Savaş ve işgal olduğu için dedelerimiz, bütün varını yoğunu orada bırakmak zorunda kalmışlar. Büyük dedemiz evden çıkarken son kez arkasına dönüp, doğduğu büyü...

BAMBU AĞACI (AZİM VE SABIR)

Resim
Bilindiği üzere Çinlilerin meşhur bir ağacı var. Şu aralar piyasada da ürünlerinden bolca bulunuyor. Sağlıklı ve doğal olduğu için de insanlar özellikle mutfakta artık bunu tercih ediyor. Bu sağlıklı ürünlerin ham maddesi; ‘bambu ağacı’ dır. Peki nasıl yetişir bu sağlıklı bambu ağacı ? Çinliler, her bitkinin yetişmesinde rutin olarak yapıldığı gibi, bambu tohumunu toprağa ekerler, sularlar ve gübre verirler. Bunu okulda deney olarak buğdayla yaptığımızda bir iki gün içinde filiz verdiğini görürüz. Çocuklar sabah okula geldiklerinde koşarak camın önünde gelirler, sevinç ve hayret dolu bir ifadeyle: “Öğretmenim! Buğdaylarımız bugün kocaman olmuuş! Derler.  Fakat bambu bitkisinde bunu görmek imkansızdır. Çünkü bir yıl boyunca sulanıp gübrelenmesine rağmen hiçbir şekilde yaşam belirtisi göstermez. Çinliler ikinci yılda da aynı şekilde bambuyu sulamaya ve gübrelemeye devam ederler. Fakat inatçı tohum yine filiz vermemiştir. Bu işlem sabırla üçüncü ve dördüncü yıl da yapıl...

RUHUMUZ NE KADAR TEMİZ?

Resim
RUHUMUZ NE KADAR TEMİZ? Beden temizliğimize her zaman çok önem veririz değil mi? Ellerimizi yüzümüzü yıkamadan, dişlerimizi fırçalamadan, duş  almadan kaç gün durabiliriz? Bir gün bile buna dayanmak imkansızdır çoğumuz için. Pis bir insan olsak hastalıklardan kurtulamayız, öyle de kötü kokarız ki kimse yanımıza bile yaklaşamaz. Hem kendi sağlığımız için, hem toplumda kabul görmek için maddi temizliğimize dikkat ediyoruz da, peki ruhumuz ne kadar temiz? Çevremizde sıkça duyarız. Malum meşhur bir laf vardır: “Benim kalbim temiz.” Peki bu, söylemekle doğruluğunu ispatlamış oluyor mu? Hayır tabii ki de. Yazılarımı takip edenler fark etmişlerdir ki hiç bir yazımı bir şahsa hitaben yazmadım bu güne kadar. Kimseyi kötülemek, aşağılamak, eleştirmek, küçümsemek haddim değildir. Yazarken hep ‘Biz’ ifadesini kullanırım. Her durumun içine kendimi de katarım. Bu yazım da yine o şekilde olacak. ‘Kalbim temiz' demekle içimizin tertemiz olduğuna inandırıyoruz kendimizi. Bu aslında bize,...

ZÜMRÜD-Ü ANKA KUŞUNUN HİKAYESİ(KÜLLERİNDEN DOĞMAK)

Resim
ZÜMRÜD-Ü ANKA KUŞUNUN HİKAYESİ Hepimiz mutlaka duymuşuzdur ‘anka kuşu’ deyişini. Hikayesini de bilenler vardır fakat ben bugün ilk defa öğrendim ve hâlâ da etkisinden çıkabilmiş değilim. ‘Küllerinden Doğmak’ ile alakalı sözüme uygun resim ararken Google’da, karşıma ateşte yanan anka kuşu resimleri çıktı. “Allah Allah küllerinden doğmak ile anka kuşunun ne alakası var ki acaba?” diye düşünürken hikayesi denk geldi ve okumaya başladım. Hikâye bir kaç sayfa sürecek uzunlukta olduğu için ana temasından bir kaç anekdot alarak bahsedeceğim.  Efsaneye göre bilgi ağacının dallarında yaşayan anka kuşu (diğer adıyla simurg) her konuda bilgisi olan alim bir kuşmuş. Ölüm vaktinin yaklaştığını anlayınca, kendine has bir sıvı salgılayıp kendi kendini yuvasına yapıştırırmış. Güneşin en kızgın olduğu anlarda da yuva tutuşarak yanarmış ve tabii ki  anka kuşu da yanarak ölür ve yeniden küllerinden doğarmış. Anka kuşu yalnızca bu bilgi ağacında oturarak âlim olmamış tabii ki. Yedi tane...

HER ÇOCUK MASUM DOĞAR

Resim
Bu haftaki yazımda, kendi alanım olan çocuk gelişimi ve eğitiminden bahsetmek istiyorum. Başlıkta da belirttiğim gibi hepimiz masum bir insan yavrusu olarak dünyaya geliyoruz. 0-6 yaş yani okul öncesi döneminde öğrendiklerimiz, en kalıcı öğrenmelerimizdir. Bilinçaltımız henüz tertemiz bir yapıya sahip olduğu için, öğrendiklerimizi aynen belleğine kaydeder. Anasınıfında çocuklara bir şey öğretmeye çalıştığımda, onu hemen anlayıp kavradıklarını hayretle izliyorum . Yabancı dil, enstrüman, halkoyunları vb gibi etkinlikler küçük yaşlarda öğrenildiğine unutulmaya karşı daha dirençli hale gelirler. Örneğin; ben 10 yaşında Bursa yöresi halkoyunu öğrenmeye başlamıştım. 6 yıl boyunca oynadım ve en son oynadığımda 2001 yılıydı. Aradan 17 yıl geçmesine rağmen öğrendiğim hiçbir figürü unutmadığımı, hatta tüm ince ayrıntılarına kadar hatırladığını fark ettim. Şu aralar da gitar öğreniyorum ama oldukça zorlandığımı görüyorum. Bu durumu, şuna benzetebiliriz; Beyaz bir kağıda yazı yazmaya çalışsa...

GÜNR BENDEN BİR SÖZ 5

Resim

KÖŞE YAZIM 2

Resim